Monday, May 6, 2013

Arda Denkel ve Memet Baydur için...



Arda Denkel:  6 Temmuz 1949, Ankara-----21 Mayıs  2000, İstanbul














Memet Baydur: 9 Ağustos 1951, Ankara------24 Kasım 2001, İstanbul


Hayat iki tarih arasındaki çizgi.  Bazen bu çizgiler kesişiyor, bazen de kesişmeden unutuluyor.  Ve bunu hiç kimse bilmiyor. 
Sene 1987, Boğaziçi Üniversitesinde okumaya başladım.  Bir sene ne yazık ki psikoloji okuduktan sonra ikinci sene o zamanlar “Kamu Yönetimi” diye adlandırılan sonradan ortam uygun olunca “Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler” denilen bölüme transfer oldum.  Ama ne Psikoloji de ne de Siyaset Bilimindeydi gönlüm.  Felsefe dersleri almaya başladım.  Önce Yalçın Koç, sonra Zeynep Davran, ve Arda Denkel.  Arda ile yakınlaştık hoca öğrenci ilişkisini en iyi idare eden profesör o idi.  O yıllarda Caddebostan da dedem ve nenemin eski evinde oturuyorduk, Arda da Etemefendi caddesinde oturuyordu. İkinci köprü açılmıştı 1986 da, ve köprünün ayağından hemen Boğaziçi Üniversitesi’ne çıkan toprak bir yol vardı (şimdi ki Etiler çıkışı).  O yüzden okula servis ile gitmek çok kolaydı.  Bir çok sabah Arda ile durakta buluşup beraber giderdik.  Aslında buluşma değil de karşılaşma idi.  Ben bazen erken giderdim Arda ile konuşabilmek için.  Ama genelde her dönem ondan bir ders aldığım için bu fazla zor olmazdı.  Sonunda analitik felsefeyi, felsefe değil bilim uzantısı olmaya özenen bir disiplin olarak algılayıp kıta felsefesi okusam da, o zamanlar Arda’yı örnek alırdım.  Hatta onun deri Oxford’da mezun olunca aldığı çantasına benzer bir uydurma çanta da edinmiştim.  Sabahları Arda’yı görüp konuşmak beni bilgili ve mutlu ederdi.  O zamanlar yatak odamda tam yatağımın karşısında Che Guevara’nın bir karakalem portresi asılıydı.  Bu portreyi dedem Ferit Celâl Güven, abim Murat’a vermiş, Murat Türkiye’den ayrılınca da bana kalmıştı.  Her sabah önce Che’yi ardından da Arda’yı görürdüm.
Felsefe doktorası için ABD ye geldim.  Arda Denkel kıta felsefesini tercih etmeme rağmen bana tavsiye mektubu yazmaya devam etmiş ve yazışıp yaz aylarında da görüşürdük.  ABD’ye geldikten 4 sene sonra, 1996 senesinde Georgetown da organize edilen Fenomenoloji ve Varoluşçu Felsefe Derneğinin (Society for Phenomenology and Existential Society) yıllık toplantısı için Washington D.C.’de Georgetown şehrine gitmiştim.  O aralar kuzenim Memet Baydur, eşi Melek Sina Baydur’un dışişlerin bakanlığındaki görevi dolayısıyla Washington D.C. yakınlarında Virginia eyaletinin McLean şehrinde oturuyordu.  Konferans sırasında Memet’in evinde kaldım.  İlk günden sonra da konferansa gitmeyi bırakıp sabah akşam Memet ile konuşmayı sürdürdük.  Memet bütün gece yazar, gündüz de oğlu Yunus ve eşi Sina işe gidince uyurdu o zamanlar.  Bana gecelerini ayırıp konuşabilmemizi önemli bir ayrıcalık olarak görmüştüm.  Tiyatro, felsefe, edebiyat, babalar, ölüm derken söz geçmişe, Ankara’ya geldi.  Memet bana Arda Denkel ile Ankara’dan arkadaş olduklarını, ve benim tanıdığım analitik felsefeci Arda’nın geçmişte Marxist olduğunu ve Che Guevara’yı çok sevdiğini söyledi.  Ve hatta Arda Che Guevara’nın bir portresini Memet’e vermiş.  O da bu resmi dedeme verdiğini söyledi.  Bu ilginç tesadüf beni çok etkiledi.  Hemen Arda’ya yazdım, o da bana kaderin ne kadar büyüleyici olduğunu söyledi. 
Tabii benim aslında bu tesadüften daha da etkilenmemin nedeni, ne Memet’i ne Arda’yı bir daha görememiş olmamdır.  Biri 2000 diğeri 2001 yılında, 18 ay arayla, vefat ettiler.  İkiside 50 yaşındaydılar ve hayatlarının en verimli dönemlerindeydiler.  İkiside Ankara’da doğup İstanbul’da öldüler.  İkisinin hayatı, Arda’nın portresi, Che Guevara, dedem, felsefe ile birleşti, hayatlarının çizgileri kesişti benim için.  Eğer o akşam, konferans’a gidipte Memet ile konuşmasaydım, belki de bu bağlantıdan hiç bir zaman haberim olmayacaktı.  Bu ben de aslında hayatta bir çok böyle bağlantıyı kaçırmış olabileceğimiz düşüncesini doğurdu.  Hayatımızı nasıl sıradanlıkla geçiriyoruz, nasıl sadece anlamsız değil aynı zamanda da önemsiz sıkıntılarla uğraşıyoruz?  Memet ve Arda yoklar artık, bir gün hiç kimse bilmeyecek onları, onları tanıyan hiç kimse kalmayacak yaşayan, ama yazmak, ancak yazmak onların izlerini taşıyacak, onların yazdıkları, ve bizim onlara yazmamız.  Memet Baydur, Arda Denkel yaşadıkça tekrar tekrar okumak ve yazmak...Hatırlıyorum...


No comments:

Post a Comment